Ellerini birbirlerine uzatmışlardı; fakat yetişemiyorlardı... Sırat köprüsünde gibilerdi... İncecik bir köprüydü... Atılamayan adımlar, kavuşamayan eller, sürgün gibi olan bir köprü... O sürgün yeni filizlenmişti tıpkı içinde ki kıvılcımlar gibi... Ya kaldıramazsa ikisinin ağırlığını? Neydi yaşadıkları? Sürgün olacak mıydı onlar için koca bir dal? Yeşerip, o dalın altı onlara gölge olacak mıydı? Parmak uçları bile olsa hissedebilecek miydi tenleri birbirlerini? Bakakalmışlardı birbirlerine; öyle ...