Bu kitap, çağdaş insan varlığı kuramında, sanat ontolojisi temelinde, çağdaş evrensel değerleri temellendirmek, yapıtların temel düşünsel niteliğini tanımlamak, genelde sanatın estetik teorisini ortaya koymayı amaçlamaktır. Estetik - pratiğin estetik- teori ile birlikte gitmesi, sanat felsefemizin temel ilkesidir. Bu ilke, yaratma etkinliği içinde, insan varlığının evren içindeki serüvenidir.
Felsefemize göre, sanat; insan evriminin, insan gelişmesinin tarihidir ve çağların ruhudur. Genç ya da yaşlı çocuklar için bir oyun alanı değildir. Çağdaşlık günün moda akımları değildir. Çağdaşlık, “şimdi ve burada” ki, evrensel “oluş” a bütünlüğünü kurmak ereğiyle katılmak bilincidir.
Çağdaş insan, varlıkla hesaplaşan özbilincin, bütünselleşme olanağını, “irreal - ideal” alanda yaratma edimiyle gerçekleştirendir. İnsan varlığını belirleyen etkinlik “çalışma-iş” etkinliği değil, “yaratma” etkinliğidir. Sanat etkinliği, Platon’un söylediği gibi, “aldatıcı-duyusal bilgi” ; A. Baumgarden’de görüldüğü gibi “aşağı bilgi”; B. Croce’de görüldüğü gibi “sezgi bilgisi” etkinliği değildir. Sanat etkinliği yaratma etkinliğidir. Her sanatçı, genel anlamda sanata özgü olanı vermek zorundadır. O da sonsuza deygin sanatsal olma öğesidir, bu bütün insanlığı ve bütün çağları kapsayan bir öğedir. Sanatçının içsel zorunluluğu; yaratıcı olarak kendine özgü olanı ve çağının sanatçısı olarak da, o çağa, özgü olanı vermek durumundadır.
Bu gerçekler, geçmiş yıllar ardından bakıldığında, önemlerini kaybeder ve zamanla hiçbir önemleri kalmaz. Sadece salt ve sonsuz olarak sanatsal olma öğesi, sonsuza kadar canlı kalır ve zamanla gücünü kaybetmez, gücü sürekli olarak artar.
Ayrıca bir eser’de, sonsuza deygin sanatsal olma öğesi ne kadar kuvvetli ise; o eserin çağdaşlarının ruhuna girmesi, o kadar zorlaşır. Bazen İnsanların ruhuna girebilmesi için yüzyıllar geçmesi gerekir. Aynı çağ içinde, bir sanatçının keşfedilebilmesi için ancak özgün “değerlendirme yetisine” sahip yaratıcı kişilere gereksinim vardır. Çünkü bizim değerleri “görmemizi” sağlayan değerlendirme yetisi, duyusal ya da zihinsel kavrama yeteneğinden tümüyle ayrıdır ve nasıl düşüncenin dâhileri varsa değerlendirmenin de dâhileri vardır. Ne yazık ki bu yeteneğe sahip kişiler de gerçek-sanatçılar kadar nadirdir.
Benim yaşamım yaratma etkinliği içinde ölüme karşı verdiğim bir savaştır. Beni yaşatacak olan yaşamım boyunca gerçekleştirdiğim “eserlerimdir”.